ALSFRS-R, (ALS functional rating scale) bir kişinin fiziksel işlevinde zaman içinde meydana gelen değişiklikleri ölçen ve izleyen anket tabanlı bir ölçektir.
Günümüzde ALSFRS-R, ALS’yi izlemek için klinik araştırmalarda yaygın olarak kullanılır. Fiziksel işlevlerin engellilik ilerlemesinin altın standart ölçüsü olarak kabul edilir.
ALSFRS ilk olarak 1990’larda geliştirildi ve kullanıldı, daha sonra revize edildi.
ALSFRS-R, kişinin yutkunma, araç gereç kullanma yeteneğinden merdiven çıkma ve nefes almaya kadar değişen 12 fiziksel işlevi değerlendirme temeline dayanır. Her işlev, maksimum toplam puan 48 ve minimum toplam puan 0 olacak şekilde 4’ten (normal) 0’a (işlev yok) kadar puanlanır.
12 alanda daha yüksek skorlara sahip hastalar daha fazla fiziksel işleve sahiptir.
ALSFRS-R Nasıl Uygulanır?
ALSFRS-R, doktor tarafından değerlendirilir, sizi takip eden doktorunuza hastalığın ilerlemesi hakkında bilgi verir. Testin gerçekleştirilmesi hızlı ve kolaydır. Anket telefonla veya çevrimiçi olarak da doldurulabilir, böylece bir değerlendirme için kliniğe ulaşmakta zorluk çekseniz bile ALS’yi kolayca izleyebilirsiniz.
ALSFRS-r’nin sınırlı olduğu durumlar
Araştırmacıların, klinisyenlerin ve ALS’li kişilerin şu anda hastalığın etkilerini ölçmek için kullandıkları en güvenilir araç olsa da, ALSFRS-r’nin bazı sınırlamaları vardır. Test özneldir. Gözlemcinin yorumuna göre bazı sorular farklı değerlendirmeye neden olabilir.
Hastalık ilerlemesinin mümkün olduğunca doğru bir ölçüsünü sağlamak ve bu ölçümleri kişiden kişiye mümkün olduğunca tutarlı kılmak için tasarlanmış olsa da, herhangi iki katılımcının aynı göreceli ilerlemeyi aynı puanla derecelendireceğinin garantisi yoktur. Hatta iki farklı klinisyen aynı kişi için aynı anda farklı skorlar verebilir.
Bu kısıtlılıklar nedeniyle alternatif değerlendirme ölçekleri üzerinde çalışılmaktadır. Örneğin ROADS ölçeği, daha fazla sorudan oluşmaktadır buna karşılık daha hassas bir skorlama sağlar. Ancak günümüzde klinik çalışmalarda ALSFRS-R ölçeği altın standart olarak kabul edilir.
ALSFRS-R Skorunuzu öğrenmek için aşağıdaki bağlantıya tıklayınız.
Bir kez ölçümden bir sonuca varılamaz. Hastalığın ilerleme hızı hakkında bir yorum yapabilmek için en az 6 aylık skor takibi yapmak gerekir.
İlaç çalışmalarının yavaş ilerlemesinin bir nedeni de ALSFRS-R ölçeği dışında kısa zamanda hastalık hakkında bilgi verecek güvenilir bir “biyo-belirteç” bulunmamasıdır.
Kaynaklar
1. Cedarbaum J. Archives of Neurology. 1996 Feb;53(2):141-7.
2. J. Neurol Sci. 1999 Oct 31;169(1-2):13-21.
3. ALS CARE Clinical Notes
ALS hastalığı için yeni bir ilaç geliştirildiği doğru mu?
Doğru. Amylyx firmasının Amx0035 (tauroursodeoksilik asit + sodyum fenilbütirat) olarak bilinen deneysel ilacı ALS tedavisinde kullanılmak üzere FDA tarafından onaylandı.
İlacın adı nedir?
İlaç, Albrioza adı ile Kanada’da özel bir izin ile ruhsatlandırıldı. İlacın, Amerika’da RELYVRIO adı ile piyasaya çıkması bekleniyor.
İlaç ne kadar etkili?
Faz 2 CENTAUR çalışması verilerine göre ALS hastalarında ortalama sağkalım süresini 10 ay uzattığı bildiriliyor.
İlacın etki mekanizması nedir?
AMX0035, mitokondri ve endoplazmik retikulumdan (ER) kaynaklanan önemli hücresel ölüm yolaklarının blokajı yoluyla nöronal ölümü azaltmak için tasarlanmış bir kombinasyon terapisidir.
Türkiye’de satılıyor mu?
Hayır satılmıyor.
Neden FDA onaylı bir ilaç Türkiye’de bulunmuyor?
İlacı geliştiren Amylyx firması, henüz ilaç pazarlama izni almadı. Türkiye’de ruhsatlandırılması henüz mümkün değil.
Yurt dışında nasıl temin ediliyor?
İlaç, Albrioza adı ile Kanada’da özel bir izin ile geçtiğimiz Temmuz 2022 de Kanada vatandaşlarında kullanılmaya başlanmıştı.
Avrupa’da ilaç mevcut mu?
Faz III çalışması (Phoenix) için hasta kaydeden araştırma merkezlerine Amylyx firması tarafından temin ediliyor. Eczanelerde bulunmuyor.
Avrupa İlaç Ajansı (EMA), Avrupa’da Şirketin AMX0035 için Pazarlama Yetkilendirme Başvurusunu inceliyor.
Amerika’da nasıl temin ediliyor?
Faz III çalışması (Phoenix) için hasta kaydeden araştırma merkezlerine Amylyx firması tarafından temin ediliyor. Eczanelerde bulunmuyor.
Yurtdışında TUDCA adıyla satılan ilaç, Relyvrio’nun muadili olabilir mi?
Hayır. Relyvrio içeriğinde sodyum fenilbutirat ve taurursodiol karışımı mevcuttur. TUDCA içeriğinde Sadece taurursodiol bulunuyor.
Sadece TUDCA ilacı ile ALS hastalarında aynı tedavi etkisi sağlanabilir mi?
Şu anda bu konuda bilgi yok. Sadece TUDCA ve TUDCA + fenilbutirat birlikte etkisi Faz II aşamasında araştırılmaktadır.
Relyvrio ilacı ile Riluzol (Rilutek) ve Edaravon birlikte kullanılabilir mi?
Çalışmalarda birlikte kullanıldığını ve etkiyi teorik olarak desteklediği bildiriliyor.
İlacın öngörülen fiyatı nedir?
Amerika’da yıllık 158.000 $ civarında maliyeti olacağı bildiriliyor. Kanada’da ise yıllık 30.000 $ civarında olduğu bildiriliyor.
Doktor reçetesi ile yurtdışından temin etmek mümkün mü?
İlacın Kanada’da sadece Kanada vatandaşlarına Amylyx firması tarafından özel bir geri ödeme planı kapsamında temin edildiği belirtiliyor.
Amerika’da ve Avrupa’da ise Faz III Phoenix çalışmasına alınan 600 hastaya Amylyx firması tarafından klinik çalışmalarda kullanmak üzere temin edildiği bildirildi.
İlacı temin edebilirsem dozu nedir?
Reçeteli ve reçetesiz satılan ilaçlar, vitaminler ve bitkisel takviyeler ve tauroursodeoksikolik asit (TUDCA) gibi taurursodiol ürünleri dahil olmak üzere aldığınız tüm ilaçları doktorunuza bildirin.
Faz III çalışmasına katılmak mümkün mü?
Klinik çalışmalar sitesinde ilan edilen merkezlerde kriterlere uygun ve çalışma süresince klinik takibi yapılabilir durumda olmak ve placebo çalışması olduğunu kabul etmek gerekiyor. Sağlık güvencesi ve ülkenin sosyal hizmetler özlük haklarından yararlanabiliyor olmak gerekiyor.
Placebo nedir?
İlaç olmayan, vücuda zararlı olmayan maddedir. Klinik çalışmalarda hastalar 2 gruba ayrılır. Bir grup gerçek ilaç verilir, diğer gruba placebo verilir. Doktor ve hasta hangi ilacın verildiğini bilmez. Buna randomize plasebo çalışması denir. Bu çalışmada hastanın ilacı alıp almadığı ihtimali %50 olacaktır.
ALS-MNH Derneği ilaç ile ilgili neler yapıyor?
FDA onayı ile ilgili bilgi ve bilimsel dayanaklar sağlık bakanlığı ilaç eczacılık tıbbi cihaz kurumuna gönderildi.
Cimer başvurusu yapıldı.
Türk Nöroloji Derneği Nöromüsküler Hastalıklar çalışma grubuna bilgi verildi.
Sosyal medya hesaplarımızdan ayrıntılı olarak duyuruldu.
Platform İmza kampanyasına destek verildi.
Relyvrio hakkında daha fazla bilgi için:
https://www.als.net/als-research/clinical-trials/605/
Aalborg Üniversitesi Kopenhag’daki Multisensory Experience Lab ile Microsoft Research ve Uluslararası ALS/MNH Dernekleri Birliği arasındaki bir işbirliğiyle ALS’li (PALS) kişiler ve aileleriyle birlikte kullanıcı merkezli araştırmalar gerçekleştirdiler. Bu test çalışmalarına Yönetim Kurulu başkanımız Alper Kaya’da katılarak destek verdiler. Yakın zamanda Microsoft tabanlı DuoRhythmo uygulamasının Dünya’nın her yerindeki ALS Hastaları ve engellilere aynı anda beraber müzik yapabilme şanslarının olacağı müjdesini vermenin gururunu yaşıyoruz.
Başkanımız Dr. Alper Kaya’nın geliştirilmesinde destek olduğu projenin orijinal haberi ve çevirisi aşağıdadır.
Alper Kaya için hayatının en karanlık günleri, ALS olduğunu öğrendikten yaklaşık 10 yıl sonra yaşandı.
Türkiye’de yaşayan göz doktoru, 1990 yılında Amyotrofik Lateral Skleroz tanısı konduktan sonra hastalığın yavaş ilerlemesi nedeniyle kendini şanslı hissediyordu. Hâlâ ameliyatlar yapabiliyor, hastalara yardım edebiliyor ve hayatının gençliğinden beri vazgeçilmez tutkusu olan klasik gitar çalabiliyordu.
Yaklaşık on yıl sonra, sevdiği şeyleri yaptığı ellerini kullanamaz oldu. O da umudunu yitirdi. O zamanlar dayanılmaz geliyordu.
Ancak kızının yardımıyla yeniden müzik yapmanın başka yollarını buldu. Yardımcı teknoloji ona bir MIDI nefesli enstrüman (Breath control) kontrolörüne (“eller serbest elektronik, nefesle çalışan bir enstrüman”) üfleme imkanı sağlıyordu. Daha sonra ağzını kapatamadığında, göz takibine ve küçük kafa hareketlerine yanıt verecek başka müzik tabanlı yazılımlar buldu (Eyeharp Project) Bazı çalışmalarını, bestelerini yüklediği bir YouTube kanalı var.
En son olarak, yakın zamanda ilk büyük güncellemesini yayınlayan bir Windows uygulaması olan DuoRhythmo için testlere katıldı. Bu uygulama engelliler de dahil olmak üzere herkesin gerçek zamanlı olarak paydaşlık içinde ve uzaktan müzik oluşturmasını sağlar. Bununla, gözlerini kullanarak orijinal ritimler ve enstrüman efektleri yaratabilir.
61 yaşındaki Kaya, “Müzik aracılığıyla iletişim kurmak benim için çok önemli” diyor. Gençlik yılları boyunca gruplarda çaldı. Lise, üniversite ve tıp fakültesi boyunca müziği hiç bırakmadı. “Müzik ruhumun renklerini temsil ediyor ve müzik yaptığımda manevi hayatımı geliştiriyor. Kendimi özgür ve daha yaratıcı hissediyorum. Müzik yapmak istiyorsanız bir enstrümana ihtiyacınız var ve onunla bir bağ kuruyorsunuz. Bu özel bir ilişki.”
Artık eskisi gibi enstrüman çalamazken, teknoloji ona yaratıcı olması ve müziğe bağlanması için başka bir yol verdi.
DuoRhythmo arayüzünü ve daha önce yapmadığı el davullarını (gözleriyle) çalabilmesini hemen sevdi ve onun gibi yeni başlayan biri için düzensiz ritimleri içinde büyüdüğü Türk müziğine dahil etmeyi çok kolay buldu.
Kaya’nın uygulamayla yapabileceği şey, Kopenhag Aalborg Üniversitesi’nde, insanların bilgisayarlarla nasıl etkileşime girdiğini araştıran bir anabilim dalı olan Medyaloji okuyan öğrenciler tarafından yıllarca süren araştırmalarının sonucudur. Bu alan, DuoRhythmo gibi masaüstü uygulamaları gibi teknolojilerin yanı sıra sanal ve artırılmış gerçeklik içerir.
“Ürünle sınırlı etkileşim yolları olan çok özel bir hedef grubunuz olduğunda, bu aşırı kısıtlama tasarımı konseptini gerçekten seviyoruz. Ardından, bir ürün yapıp daha sonra erişilebilir kılmak yerine, etkileşimin önce geldiğinden ve sonra her şeyin ardından geldiğinden emin olmak için onu aşağıdan yukarıya inşa ediyoruz” diyor uygulamayı oluşturan çekirdek grup üyelerinden ve ayrıca Medialogy programının 2023 yazında mezun olması planlanan yüksek lisans ayağında olan öğrencilerden Truls Bendik Tjemsland.
Üzerinde çalışılacak projeler ararken, yaratıcı ve işbirlikçi doğası, insanları birbirine bağlamanın ve bir araya getirmenin bir yolu olan müzik odak noktası olarak ortaya çıktı. Aalborg Üniversitesi Kopenhag’daki Multisensory Experience Lab ile Microsoft Research arasındaki bir işbirliğiyle, ALS’li (PALS) kişiler ve aileleriyle birlikte kullanıcı merkezli araştırmalar gerçekleştirdiler.
Davul çemberine benzer, erişilebilir bir davul kalıbına dayalı bir uygulama fikrini ortaya attılar.
Danimarka’ya dönmeden önce bir dönem Tjemsland ile Körfez Bölgesi’nde okuyan Balázs András Iványi, “Müzik aracılığıyla ALS ile yaşayan insanlarla birlikte yaratmanın ve işbirliğinin bu gerçek saf zevkine ulaşabilirsiniz” diyor. “Bence bu tür işbirlikçi yön, birlikte yemek yaptığınız zamanki gibi, birlikte bir şeyler yapmanın sevinci gibi. Bu insanlar aslında birlikte bir şeyler çalabildiler ve anlamlı bir şeyler yapabildiler.”
Fikir pandemi sırasında ortaya çıktığından, fikri uzaktan test etmek zorunda kaldılar. Tüm dünyada ALS ile yaşayan beş kişiyi bulabildiler.
Tjemsland, “Bu, tüm bu paydaşlarla tanışmak ve insanları bu deneyimden zevk alabilmek için müzikal olarak usta olmaları gerekmediğine ikna etmek, gerçekten çok ilginç bir yolculuktu” diyor.
2022 baharında, öğrenci araştırmacılar Danimarka’da ALS’li insanlar için düzenlenmiş bir kongreye katıldılar. Bu etkinlik sırasında birkaç şey öğrendiler. ALS ile yaşayan insanlar mouse veya dokunmatik ekran kullanabildikleri sürece, göz takip cihazıyla bunu kullanmak istiyorlardı.
Iványi, “Yol boyunca diğer tüm kullanıcılara hitap etmemiz gerektiğini öğrendik,” diye devam ediyor. Ne yazık ki hastalık ilerledikçe, geleneksel bir fare ile başlayıp en sona doğru bir göz takip cihazı ile kullanabilecekleri girdilerin ilerleyici bir özelliği vardır. Bunları mümkün olduğunca üst üste getirmek istedik, böylece her aşama için birden fazla giriş cihazımız var veya hastalığın her aşaması için birden fazla giriş cihazını destekleyebiliriz.”
Projedeki geliştiriciler, ayrıca üniversitedeki öğrenciler, Unity 3D oyun motorunu kullanarak uygulamayı oluşturdular.
Programlama becerilerini birleştirebildiği Danimarka’ya taşınmadan önce İspanya’da bir yıl elektronik mühendisliği okuyan Christian Tsalidis, “Oldukça erken, mekansal ve 3D olmak istediğimize, bir boşluk hissi vermek istediğimize karar verdik.”diyor tasarım ile. Unity onlar için de iyi bir seçimdi, çünkü onu farklı platformlarda yayınlayabilmek önemliydi. “Windows, telefonlar ve/veya artırılmış ve sanal gerçeklik cihazları için inşa edebiliriz.”
İlham almak için Microsoft araştırmacılarına baktılar. Oyun için bir şeyler inşa etme ve yaşam kalitesini iyileştirme fikri onlarla yankılandı.
“ALS’li kişilerin diğer insanlarla müzik çalmasına izin veren çok fazla araştırma yok. Bu yüzden DuoRhythmo’ya dahil ettiğimiz bu çok oyunculu özellik, ana cazibe merkeziydi, ”diyor projede bir başka öğrenci geliştiricisi olan Scott Naylor. “Tüm arayüzümüz en başından bu düşünülerek tasarlandı.”
Şu anda, uygulamada aynı anda iki kişi ortak çalışabilir. Bir kişi, diğerinin yarattığı hızların/vuruşların etkilerini değiştirebilir ve ayrıca birlikte görev değiştirebilirler
“Birçok yönden kapsayıcıdır. Sadece engelliler için tasarlanmamıştır.”
Öğrenciler, teşhis sürecinde ne kadar uzakta olduklarına bağlı olarak uygulamayı mümkün olduğunca çok kişiye açmak için göz ve kafa takibi ile etkileşime girebilen özel düğmeler ve ayrıca mouse ve klavye kontrolleriyle uyumlu özel düğmeler yaptılar.
Ekip, Mümkün olduğu kadar çok kişi için tasarım yaparken ne kadar daha fazla geliştirme ve araştırmanın mevcut olduğu açısından daha erişilebilir buldukları için Windows 11 ile çalışmanın yapım süreci boyunca onlara daha yardımcı olduğunu buldu.
Microsoft’ta ortak araştırmacı olan Bill Buxton, DuoRhythmo’da danışman olarak görev yaptı. Eski bir profesyonel saksafon ve synthesizer oyuncusu olarak, onlarca yıl önce bilgisayar bilimi ve insan bilgisayar etkileşimi tasarımına yöneldi. Sayısız başarısının yanı sıra, otomobil tasarlamak için kullanılan 3D yazılım için kullanıcı deneyimini geliştiren ekibin başındaydı.
Her projede tasarım öncelikli bir bakış açısı alır, süreç hakkında sorular sorar ve tüm paydaşların birlikte çalışabilmeleri için uzmanlıklarına katkıda bulunabilmeleri için bir tasarım kültürü yaratır.
Buxton’ın öğrencilerle birlikte çözmek istediği tasarım problemi, bir kişinin sahip olabileceği engellere bağlı olarak yalnızca gözleri veya dilleri kullanarak müzik oluşturabilecek şeyleri nasıl işaret edip tetikleyebileceğiydi.
Buxton ve öğrenciler, engelli topluluklarından gelen ancak genel nüfusa fayda sağlayan binalara tekerlekli sandalye rampaları gibi “evrensel tasarım” kavramını benimsiyorlar.
“Bu proje için yaklaşım, özel ihtiyaçları olan belirli bir topluluğa erişimle başladı, ancak çözüm – benzer şekilde – genel nüfusa fayda sağladı ve uygun tasarımla minimum ödün vererek kapsayıcı tasarıma sahip olabileceğimizi gösterdi.” diyor Buxton.
Uygulamayı mümkün olduğunca çok kişinin kullanmasını ve müzikal olarak da geçerli olmasını istediklerini bilen ekip, projeye gitar veya piyano çalmak için parmaklara ihtiyaç duyan müzisyen yerine perküsyon bölümüne odaklanan bir orkestra şefi perspektifinden yaklaştı. . “Müzik yapmak için her notayı telaffuz etmek zorunda değilsiniz. Ayrıca cümleleri şekillendirebilir ve başlatabilirsiniz” diyor Buxton. “Bu perküsyon kalıplarını başlatabilir ve kademeli olarak değiştirebildiğiniz gibi, onları yönetebilir ve tempoyu değiştirebilirsiniz. Son derece yaratıcı olan harika şeyler yapmaya başlayabilirsiniz.
Önemli olan, sekansa getirebileceğiniz kalıpların seçimi ve bir DJ gibi onlarla neler yapabileceğinizdir.”
Göz takibi içerenler gibi yardımcı cihazlara ek olarak, uygulama bir dokunmatik yüzey, dokunmatik ekran, mouse, ayak pedalı veya joystick’ten gelen girdileri içerebilir. Buxton, “Birçok yönden kapsayıcıdır” diyor. “Yalnızca engelliler için tasarlanmamıştır.”
Ancak ALS hastası test kullanıcıları, uygulamayı oluştururken çok önemliydi.
Uluslararası ALS/MNH Dernekleri Birliğinin yönetici direktörü Cathy Cummings, uygulamanın geliştirilmesi sırasında öğrencilerin gelecekteki kullanıcılarıyla bağlantı kurmasına yardımcı oldu.
Beş yıl hastalıkla mücadele ettikten sonra 2005 yılında annesi ALS’den ölen Cummings, yönetim kurulu başkanı olduğu ALS Ontario’da gönüllü oldu. Ayrıca ALS Kanada’nın yönetim kurulunda yer aldı ve 2013’te yönetim kurulu şartlarını tamamladıktan sonra Alliance’ın yeni icra direktörü oldu.
Microsoft, Alliance İnovasyon ve Teknoloji Danışma Konseyi’nde zaten yer aldı ve Danimarka’daki öğrencilere tanıtımlarını yaptı.
“Onlar hakkında ne kadar olumlu şey söylesem yetmez” Onlarla çalışmak harikaydı. Öğrenciler ne yapmak istediklerini ve nasıl ilerlemek istediklerini bilmek konusunda gerçekten gayretliydiler ve en başından beri ALS’li insanları dahil etmekle gerçekten ilgilendiler, böylece kendilerinin bir ihtiyacı değil, gerçekten bir ihtiyacı karşılıyormuş gibi hissettiler ve hayal ettiler” diyor, hastaların zaman içindeki yolculuğunu ve yaşam kalitelerini iyileştirmek için ALS ile yolculukları boyunca hangi teknolojiye ihtiyaç duyabileceklerini inceleyen Cummings.
“Birçok teknoloji çok temel fizyolojik ihtiyaçları destekliyor, ancak ALS ile yaşayan insan grubumuz için daha ilginç olanlar günlük yaşamla başa çıkma yetenekleriyle doğrudan ilişkili olmayan Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinin daha yüksek sırasına giren: müzik, sanat, gibi yaşam kalitelerini artıran şeylerin takdir edilmesi. Böylece, hayatın daha nüanslı kısımları ile hayatı yaşamaya değer kıldığını hissettiler. Ve matrisi nasıl tanımlayacağımıza bakarken tam da o zamanda bu fantastik takıma tanıtıldık.
Cummings, uygulamanın işbirlikçi doğasının, genellikle hastalıktan kaynaklanan sosyal izolasyona karşı koymaya da yardımcı olduğunu ekliyor. Uygulamanın Microsoft Store aracılığıyla bu kadar çok kişiye nasıl sunulduğunu takdir eden Cummings, “İnsanlar temel fizyolojik ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, hayat bundan çok daha fazlasıdır” diyor.
“Halka açık olan bir şeyin içine yerleştirilmiş her şey çok faydalıdır. ALS/MND oldukça nadir görülen bir hastalıktır ve bu nedenle, yaşam kalitesini iyileştirmek için teknolojide ürün ve hizmetler üzerinde çalışırken üniversite düzeyindeki öğrencilere maruz kalmak, başkalarının hastalığımız hakkında farkındalık kazanmasına gerçekten yardımcı olur. Birisi bir şeyin farkına vardığında, onu ömür boyu yanlarında götürürler.”
Cummings, işletmelerin ürün geliştirirken engelli insanları dahil etmelerinin önemli olduğunu söylüyor. “Her yıl eğitim seminerlerimizin veya konferanslarımızın herhangi birinde, Microsoft’un gelecekte neler getireceğini ve doğal ses ve çeviri gibi şeyler üzerinde nasıl ilerlediklerini görüyoruz” diyor.
“Bu tür şeylerin hepsi henüz piyasada yok, ancak insanlara kimliklerini koruyabilecekleri ve bu hastalık ilerledikçe iletişim kurabilecekleri konusunda çok umut veriyorlar.”
Amylyx firmasının Amx0035 (tauroursodeoksilik asit + sodyum fenilbütirat) olarak bilinen deneysel ilacı ALS tedavisinde kullanılmak üzere FDA tarafından onaylandı. İlacın, Amerika’da RELYVRIO adı ile piyasaya çıkması bekleniyor.
RELYVRIO, ALS tedavisinde onaylanan üçüncü ilaç oluyor. İlaç, Albrioza adı ile Kanada’da özel bir izin ile geçtiğimiz Temmuz ayında kullanılmaya başlanmıştı.
ALS-MNH Derneği olarak büyük mutlulukla karşılıyoruz.
Bundan sonraki aşamada, ilacın öncelikle pazarlama izni alması bekleniyor.
Şu anda AMX0035 (Albrioza) klinik çalışmaya kabul edilen hastalara Amylyx firması tarafından temin edilmektedir. Kanada hükümeti kendi vatandaşlarına temin etmektedir. Amerika’da ve Avrupa’da ilaca erişmenin tek yolu FazIII klinik bir denesine kabul edilmektir. Clinicaltrials NCT05021536. PHOENIX adı verilen Faz 3 klinik deneyi, dünyada belirli merkezlerde devam etmektedir. Ülkemizde henüz Albrioza ile ilgili klinik çalışma yoktur.
Amylyx, AMX0035 için Avrupa İlaç Ajansı’na (EMA) bir Piyasa Yetkilendirme Başvurusu (MAA) sunmuştur. Bu uygulama, Faz 2 CENTAUR verilerine ve sonuçlarına dayanmaktadır. EMA, devam eden Faz 3 PHEONIX denemesinden gelen verileri görmeleri gerektiğine karar verebilir. EMA kararının 2023’ün başlarında verilmesi bekleniyor.
Ülkemizde ilacın kullanılabilmesi için şimdiden sağlık bakanlığına başvuru yapılmıştır.
Konunun takipçisi olacağız.
Amylyx Pharmaceuticals, ALS Tedavisine Yönelik RELYVRIO™’nun FDA Onayını Duyurdu
29 Eylül 2022
RELYVRIO (önceden ABD’de AMX0035 olarak biliniyor), ALS’li yetişkinlerin tedavisi için oral, sabit dozlu bir kombinasyon tedavisidir. RELYVRIO, ALS’de randomize, plasebo kontrollü bir klinik çalışmada fiziksel fonksiyon kaybını önemli ölçüde yavaşlattı.
RELYVRIO™ hakkında
(ABD’de daha önce AMX0035 olarak biliniyordu)
RELYVRIO™ (sodyum fenilbutirat ve taurursodiol), ABD’de yetişkinlerde amyotrofik lateral sklerozu (ALS) tedavi etmek için onaylanmış ve Kanada’da ALS tedavisi için ALBRIOZA™ özel kullanım koşullarıyla onaylanmış oral, sabit dozlu bir ilaçtır. Ayrıca, Avrupa İlaç Ajansı (EMA), Avrupa’da ALS tedavisi için Şirketin AMX0035 için Pazarlama Yetkilendirme Başvurusunu inceliyor. AMX0035, diğer nörodejeneratif hastalıkların potansiyel tedavisi için araştırılmaktadır.
RELYVRIO (sodyum fenilbutirat/taurursodiol), oral süspansiyon için ENDİKASYON VE ÖNEMLİ GÜVENLİK BİLGİLERİ
ENDİKASYON
RELYVRIO, yetişkinlerde amyotrofik lateral sklerozun (ALS) tedavisi için endikedir.
ÖNEMLİ GÜVENLİK BİLGİLERİ
RELYVRIO’yu almadan önce, tüm tıbbi durumlarınız hakkında doktorunuza bilgi verin:
Pankreas, karaciğer veya bağırsak problemleriniz varsa.
Konjestif kalp yetmezliği varsa
Yüksek tansiyon varsa
Böbrek sorunları varsa
Hamileyseniz veya hamile kalmayı planlıyorsanız. RELYVRIO’nun doğmamış bebeğinize zarar verip vermeyeceği bilinmiyor.
Emziriyor veya emzirmeyi planlıyorsanız RELYVRIO’nun anne sütüne geçip geçmediği bilinmemektedir.
Reçeteli ve reçetesiz satılan ilaçlar, vitaminler ve bitkisel takviyeler ve tauroursodeoksikolik asit (TUDCA) gibi taurursodiol ürünleri dahil olmak üzere aldığınız tüm ilaçları doktorunuza bildirin.
RELYVRIO, diğer ilaçların çalışma şeklini etkileyebilir ve diğer ilaçlar da RELYVRIO’nun çalışma şeklini etkileyebilir.
RELYVRIO’nun olası yan etkileri nelerdir?
RELYVRIO, aşağıdakiler dahil ciddi yan etkilere neden olabilir:
Safra asidi seviyelerindeki değişiklikler. Karaciğeriniz, safra kanallarınız veya pankreasınızla ilgili sorunlarınız varsa RELYVRIO safra asidi düzeylerini artırabilir ve ishale neden olabilir. Doktorunuz bu yan etkiler için sizi izlemelidir. Pankreas, safra kanalları veya bağırsakların bazı bozuklukları da RELYVRIO’nun emilmesini zorlaştırabilir.
Tuz (sodyum) tutma. RELYVRIO yüksek miktarda tuz içerir. Kalp yetmezliği, yüksek tansiyon veya böbrek sorunları olan kişiler gibi tuz alımına duyarlı kişiler için yediğiniz ve içtiğiniz tuz miktarını sınırlayın. Sizin için doğru olan günlük toplam tuz miktarı hakkında doktorunuzla konuşun. RELYVRIO ile tedaviniz sırasında doktorunuz tuz tutulması belirtileri ve semptomları için sizi izleyecektir.
RELYVRIO’nun en yaygın yan etkileri şunlardır:
İshal
Karın ağrısı
Mide bulantısı
Üst solunum yolu enfeksiyonu
Sizi rahatsız eden veya geçmeyen herhangi bir yan etkiniz varsa doktorunuza söyleyiniz.
SOD1 ALS için Antisens Oligonükleotid Tofersen Denemesi
New England Tıp Dergisi, ALS’nin Nadir, Genetik Formunda Faydalar Gösteren Önemli Tofersen Verilerini Yayınladı
21 Eylül 2022 • INVESTOR RELATIONS
- Yayının içeriğinde VALOR SOD1-ALS adlı 3 faz denemesi ve onun uzun vadeli verilerin önemini vurgulayan açık etiketli uzatma çalışması bulunmaktadır.
- 12 aylık veriler, SOD1-ALS teşhisi konan kişilerde Tofersen’in daha erken başlanmasının, kritik işlev ve güç ölçümlerinde düşüşü yavaşlattığını gösteriyor
- Sonuçlar, SOD1-ALS’nin biyolojisi ve ALS klinik deneylerinin tasarımı ile ilgili önemli deneyimler sunmakta.
CAMBRIDGE, Mass., 21 Eylül 2022 (GLOBE NEWSWIRE) — Biogen Inc. (Nasdaq: BIIB) bugün Faz 3 VALOR çalışmasının ve onun süperoksit dismutaz 1 (SOD1) amyotrofik lateral sklerozun (ALS) tedavisi için tofersen’i değerlendiren açık etiketli uzatması olan (OLE) çalışmasının birleşik analizinin ayrıntılı sonuçlarını haftalık tıp dergisi The New England Journal of Medicine (NEJM) de yayınladığını duyurdu. Şu anda SOD1-ALS için belirlenmiş bir tedavi yoktur.
VALOR’un baş araştırmacısı ve St. Louis Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde ALS Merkezi Yardımcı Direktörü Timothy Miller, M.D., Ph.D. yaptığı açıklamada “Bu verilerden üç önemli nokta görüyorum. Birincisi, tofersen, beklendiği gibi, açıkça SOD1 proteininin düşmesine yol açmaktadır. İkincisi, nörofilament seviyelerinde önemli bir düşüş var ki ben bunu altta yatan hastalık sürecini potansiyel olarak yavaşlattığı şeklinde yorumluyorum. Üçüncüsü, açık etiketli uzatmalar ile daha uzun zamanlı gözlemlerin yapılmasında anlamlı bir klinik fayda olduğu görülmektedir,” dedi ve “Katılımcılardan, ailelerinden ve bu önemli çalışmada yer aldıkları için sitelerin özverisine minnettarız.” diye ekledi.
Birleşik analizden elde edilen veriler daha önce Avrupa ALS Tedavi Ağı (the European Network to Cure ALS – ENCALS) yıllık toplantısında sunulmuş ve yakın zamanda ABD Gıda ve İlaç İdaresi (U.S. Food and Drug Administration) tarafından öncelikli inceleme için kabul edilen Biogen’in toferseni ile birlikte ‘’Yeni İlaç Başvurusuna’’ dahil edilmiştir. Başvuruya Reçeteli İlaç Kullanıcı Ücreti Yasasına (Prescription Drug User Fee Act) göre 25 Ocak 2023 için işlem tarihi verildi.
VALOR çalışmasının baş araştırmacısı ve Northeast ALS Konsorsiyumu’nun kurucu ortağı, Healey & AMG ALS Merkezi Direktörü ve Massachusetts General Hospital Nöroloji Başkanı M.D. Merit Cudkowicz ve Harvard Tıp Okulu’nda Nöroloji Profesörü Julieanne Dorn yaptıkları açıklamada “ALS topluluğu, on yıllardır aktif olarak yeni ilaçların peşinde koşuyor. Bunun gibi verilerin NEJM’de yayınlanması bize enerji ve umut veriyor. Şimdi verilerde uzun süredir tofersen hakkında şüphelendiğimiz şeyi görüyoruz. SOD1-ALS ile yaşayan insanlar için klinik bir fark yaratma potansiyeline sahip” ve “Klinik verilerle birlikte aksonal yaralanma ve nörodejenerasyonun bir belirteci olan nörofilamentin düşürülmesi, tofersen’in potansiyelini vurgulamaktadır.” dediler.
VALOR ve OLE hakkında
VALOR, SOD1 mutasyonu ile ilişkili ALS’li yetişkinlerde 100 mg tofersen etkilerini değerlendirmek için yapılan altı aylık Faz 3, randomize, çift kör, plasebo kontrollü bir çalışmadır. Toplamda 108 katılımcı VALOR’da (n=72 tofersen 100 mg ve n=36 plasebo için) randomize edilmiştir. Bu katılımcılardan 95’i devam eden OLE’ye kaydoldu. Analiz sırasında tüm katılımcıları en az 12 ay takip etme fırsatı doğdu, bu süre ortalama tofersen alanlarla birlikte yaklaşık 20 aydır. (1 – 34 ay aralığı)
VALOR’un birincil sonlanım noktası, başlangıçtan 28. haftaya ALS Fonksiyonel Revize Derecelendirme Ölçeğine (ALS Functional Rating Scale-Revised-ALSFRS-R) göre toplam puanında değişiklikti. İkincil son noktalar, toplam beyin omurilik sıvısı SOD1 protein konsantrasyonundaki değişiklikleri, plazma nörofilament hafif zincirini (NfL), 16 kasta yavaş hayati kapasiteyi ve elde tutulan dinamometreyi içermiştir.
Ekim 2021’de daha önce bildirildiği üzere VALOR, birincil bitiş noktasını karşılayamadı. Bununla birlikte, çoklu ikincil ve keşif amaçlı sonlanım noktalarında hastalık ilerlemesinde azalma eğilimleri gözlendi. Klinik analizlerin başlangıçta hastalık ilerleme hızının bir belirteci olarak nörofilament seviyelerine göre ayarlandığı kombine VALOR ve OLE 12 aylık verileri, SOD1 proteininde (hedef angajman belirteci) ve nörofilamentte (nörodejenerasyonun bir belirteci) tofersen’in daha erken başlatılmasıyla klinik fonksiyon, solunum fonksiyonu, güç ve yaşam kalitesinde yavaşlamada sürekli azalmalar gösterdi.
12 aylık verilerde, VALOR ve OLE çalışmasında tofersen alan katılımcılarda en yaygın yan etkilerle (adverse events -AE’ler) prosedürel ağrı, baş ağrısı, kollarda veya bacaklarda ağrı, düşmeler ve sırt ağrısı olarak karşılaşıldı. Hem VALOR hem de OLE’deki AE’lerin çoğu hafif ila orta şiddetteydi. VALOR ve OLE’de tofersen alan katılımcıların yüzde 6,7’sinde miyelit, kimyasal veya aseptik menenjit, radikülit, kafa içi basınç artışı ve papilödem dahil ciddi nörolojik olaylar bildirilmiştir.
Tofersen Hakkında
Tofersen, SOD1-ALS’nin tedavisi için değerlendirilmekte olan potansiyel bir antisens ilaçtır. Tofersen, SOD1 protein üretiminin sentezini azaltmak için SOD1 mRNA’yı bağlar ve bozar. VALOR’un devam eden açık etiketli uzantısına ek olarak, tofersen, SOD1 genetik mutasyonu ve hastalık aktivitesinin biyobelirteç kanıtı olan presemptomatik bireylerde başlatıldığında tofersen’in klinik başlangıcını geciktirip geciktiremeyeceğini değerlendirmek için tasarlanan Faz 3 ATLAS çalışmasında incelenmektedir. Biogen lisanslı tofersen, Ionis Pharmaceuticals, Inc.’den işbirliğine dayalı bir geliştirme ve lisans sözleşmesi kapsamındadır.
Amyotrofik Lateral Skleroz ve SOD1-ALS Hakkında
Amyotrofik lateral skleroz (ALS), istemli kas hareketini kontrol etmekten sorumlu olan beyin ve omurilikte motor nöronların kaybıyla sonuçlanan, nadir görülen, ilerleyici ve ölümcül bir nörodejeneratif hastalıktır. ALS’li kişiler kas güçsüzlüğü ve atrofi yaşarlar, bu da hareket etme, konuşma, yemek yeme ve sonunda nefes alma yeteneklerini sürekli olarak kaybettikleri için bağımsızlıklarını kaybetmelerine neden olur. ALS’li kişiler için ortalama yaşam beklentisi, semptom başlangıcından itibaren üç ila beş yıldır. ¹
ALS’de birden fazla gen söz konusudur. Genetik testler, ALS’nin, ailede hastalık öyküsü olmayan bireylerde bile, bir genetik mutasyonla ilişkili olup olmadığını belirlemeye yardımcı olur. Şu anda, ALS için genetik olarak hedeflenmiş tedavi seçenekleri yoktur. SOD1 genindeki mutasyonlar, dünya genelinde ALS’ye sahip olduğu tahmin edilen 168.000 kişinin yaklaşık yüzde 2’sinden sorumludur (SOD1-ALS). ² SOD1-ALS’deki yaşam beklentisi, büyük ölçüde değişiklik gösterirr.³
Biogen’in ALS’ye Sürekli Bağlılığı
On yıldan fazla bir süredir Biogen, hastalığın tüm biçimlerinin daha derinden anlaşılmasını sağlamak için ALS araştırmalarını ilerletmeye kararlıdır. Şirket, 2013 yılında son aşamadaki bir ALS varlığına son vermek gibi zor bir karar almasına rağmen yatırım yapmaya ve araştırmalara öncülük etmeye devam etti. İhtiyacı olan hastalara potansiyel bir tedavi getirme olasılığı. Bu uygulamalı öğrenmeler, tanımlanmış hasta popülasyonlarında genetik olarak doğrulanmış hedeflerin değerlendirilmesini, her hedef için en uygun yöntemin izlenmesini ve hassas klinik son noktaların kullanılmasını içerir. Bugün şirket, tofersen ve BIIB105 dahil olmak üzere ALS’de değerlendirilmekte olan bir araştırma ilaçları hattına sahiptir.
Biogen Hakkında
Nörobilimde öncü olarak Biogen, ciddi nörolojik hastalıklar ve ilgili terapötik komşuluklarla yaşayan insanlar için dünya çapında yenilikçi tedaviler keşfeder, geliştirir ve sunar. Dünyanın ilk küresel biyoteknoloji şirketlerinden biri olan Biogen, 1978 yılında Charles Weissmann, Heinz Schaller, Sir Kenneth Murray ve Nobel ödüllü Walter Gilbert ve Phillip Sharp tarafından kurulmuştur. Bugün Biogen, multipl sklerozu tedavi etmek için lider bir ilaç portföyüne sahiptir, spinal müsküler atrofi için ilk onaylı tedaviyi tanıttı ve Alzheimer hastalığının tanımlayıcı bir patolojisini ele almak için ilk ve tek onaylı tedaviyi geliştirdi. Biogen ayrıca biyobenzerleri ticarileştiriyor ve karşılanmamış ihtiyaçların yüksek olduğu çeşitli alanlarda hastalar için bakım standardını değiştirecek, sinirbilimde endüstrinin en çeşitli hatlarından birini geliştirmeye odaklanıyor.
2020’de Biogen, birbiriyle derinden ilişkili iklim, sağlık ve eşitlik konularını ele almak için 20 yıllık 250 milyon dolarlık cesur bir girişim başlattı. Sağlıklı İklim (Healthy Climate), Sağlıklı Yaşam (Healthy Lives™), şirketin operasyonlarında fosil yakıtları ortadan kaldırmayı, insan sağlığı sonuçlarını iyileştirmek için bilimi ilerletmek için tanınmış kurumlarla işbirlikleri kurmayı ve yetersiz hizmet alan toplulukları desteklemeyi amaçlar.
Yatırımcılar için önemli olabilecek bilgileri düzenli olarak www.biogen.com adresindeki web sitemizde yayınlıyoruz. Bizi sosyal medyada takip edin – Twitter, LinkedIn, Facebook, YouTube.
Çeviri: Didem Dengiz Karasu
Uluslararası ALS/MND Dernekleri Birliği Bilimsel Tavsiye Komitesi (SAC) raporu
Amylyx Pharmaceuticals Inc., AMX0035 adlı bir kombinasyon ürününü ALS ve diğer nörodejeneratif bozukluklar için potansiyel bir tedavi olarak test etmek amacıyla 2013 kurulmuş bir şirkettir. AMX0035, sodyum fenilbutirat (PB) ve tauroursodeoksikolik asit (TUDCA) adı verilen iki bileşiği içeren oral bir ilaçtır. TUDCA ayrıca yaygın olarak taurursodiol (TURSO) veya ursodoxicoltaurine olarak da adlandırılır.
AMX0035, Kuzeydoğu ALS (NEALS) Konsorsiyumu aracılığıyla Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 25 bölgede toplam 137 katılımcıdan oluşan CENTAUR adlı bir faz 2/3 klinik denemesinde test edildi. Deneme randomize, çift kör ve plasebo kontrollüydü ve katılımcılar, AMX0035’in hem güvenlik hem de hastalığın ilerlemesi üzerindeki potansiyel etkisi açısından 24 haftalık bir süre boyunca değerlendirildi.
Klinik araştırma, ALS Derneği, ALS Finding a Cure ve Northeast ALS Konsorsiyumu (NEALS) ve ALS/MND alanındaki birçok önemli kuruluştan mali destek aldı.
Denemenin sonuçları burada New England Journal of Medicine’de yayınlandı
https://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMoa1916945?query=featured_home
Bir basın açıklaması, yayının temel bulgularını şu şekilde özetledi:
• Hastalar, plaseboya kıyasla AMX0035’te işlevi daha uzun süre korudu; çalışma, Revize ALS Fonksiyonel Derecelendirme Ölçeği’nde (ALSFRS-R) bir farkın birincil sonucunu elde etti
• AMX0035, onaylanmış tedavi edaravon’dan bu yana ALS’li kişilerde bu önceden belirlenmiş birincil sonuç üzerinde istatistiksel olarak anlamlı faydayı gösteren ilk araştırma amaçlı tedavidir.
• AMX0035, kas gücü, solunum ve hastaneye yatışlar dahil olmak üzere ikincil sonuçlar üzerinde sayısal faydalar gösterdi
• AMX0035, AMX0035 ve plasebo gruplarında kaydedilen benzer advers olay oranlarıyla genellikle iyi tolere edildi
Yayın ayrıca, riluzol ve edaravon kullanımının sağladığı etkilere ek olarak etkilerin görüldüğünü belirtir, ancak bu katkı değeri gözleminin daha iyi anlaşılması, daha ileri çalışmalardan fayda sağlayacaktır. Tedavinin makul ölçüde güvenli ve tolere edilebilir olduğu düşünülürken, yayın ayrıca erken gastrointestinal advers olayların dikkate değer olduğunu ve gelecekteki kullanımlarda izlenmesi gerekeceğini de özetlemektedir.
Deneme hakkında yorum yapan bir akademik başyazı da burada mevcuttur. Bu sonuçların gerçekten umut verici olduğunu dengelerken, verileri yorumlamak için temkinli bir yaklaşımın ana hatlarını çiziyor. Yazının ana noktaları aşağıdaki gibidir:
• iyi tasarlanmış, çok merkezli deneme, “ön verilerle heyecan verici”
• deneme, daha hızlı ilerleyen hastalığı olan bireyler için zenginleştirildi, bu da ALS/MND ile yaşayan daha geniş insan popülasyonu için yorumlamayı zorlaştırdı
• ikincil sonuç ölçütleri, ALSFRS-R üzerindeki etkiyle ikna edici bir şekilde uyumlu değildi
• daha geniş uygunluk kriterlerine sahip doğrulayıcı bir aşama 3 çalışmasına devam etme önerisi
Denemedeki tüm katılımcılara (aktif ilaç ve plasebo), AMX0035 alacakları açık etiketli bir uzatılmış bir çalışmaya kaydolma seçeneği de sağlandı. Bu uzatma çalışmasından elde edilen veriler, Ekim 2020’de Muscle & Nerve dergisinde yayınlandı.
https://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1002/mus.27091
Başlangıçta AMX0035 ile tedavi edilen bireylerin, orijinal olarak plasebo alanlara göre ortalama 6,5 ay daha uzun yaşadıklarını gösterdi. Bu hayatta kalma çalışması, genel verileri güçlendirmektedir. Bununla birlikte, ek sağkalım verilerinin Amylyx için sonraki adımları nasıl etkileyeceği veya doğrulayıcı bir klinik araştırmanın garanti edilip edilmediğine ilişkin uzman fikir birliği şu anda bilinmemektedir. Hayatta kalmanın değerlendirilmesi üzerine iki makale burada yayınlandı.
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35508892/
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/35577511/
2021’de Amylyx, PHOENIX adlı 48 haftalık, randomize, plasebo kontrollü bir Faz 3 klinik denemesini başlattı. TRICALS (Avrupa) ve NEALS (ABD) arasındaki ilk işbirliği çabasında 55 sitede 600 katılımcının kaydedilmesi bekleniyor. Birincil sonuç ölçütü, Fonksiyon ve Hayatta Kalmanın Kombine Değerlendirmesi (CAFS) olarak da bilinen ALSFRS-R puanı ve hayatta kalmanın ortak bir değerlendirmesi olacaktır. İkincil sonuç ölçütleri, hem klinikte hem de uzaktan ölçülen yavaş hayati kapasitenin yanı sıra hasta tarafından bildirilen sonuçları ve diğerlerini içerecektir. Denemeyle ilgili ek ayrıntılar burada bulunabilir.
2 Kasım 2021’de Amylyx, AMX0035 için ABD Gıda ve İlaç Dairesi’ne (FDA) Yeni İlaç Başvurusu (NDA) sunduğunu ve 29 Aralık’ta öncelikli inceleme için kabul edildiğini duyurdu. Amerika Birleşik Devletleri için Genişletilmiş Erişim Programı (EAP) 18 Mart 2022’de duyuruldu. 30 Mart’ta bir FDA Danışma Komitesi, mevcut verilerin AMX0035’in ALS’de etkili olduğu sonucuna varıp inanmadığını tartışmak ve oylamak üzere toplandı; sonuç 6 – 4 “hayır” oyuydu. 5 Temmuz’da FDA, aynı Periferik ve Merkezi Sinir Sistemi İlaçları Danışma Komitesi’ni (PCNDSAC) 7 Eylül’de daha fazla tartışma için yeniden toplayacağını duyurdu. Tartışmalar, FDA tarafından NDA’da büyük bir değişiklik teşkil ettiği belirlenen, Şirketin klinik çalışmalarından elde edilen verilerin ek analizlerine odaklanacaktır. Bu, 3 Haziran’da FDA karar tarihinin dosyayı gözden geçirmek için daha fazla zaman tanımak için 29 Eylül’e ertelendiğinin duyurulmasının hemen ardından geldi.
25 Şubat 2022’de Avrupa İlaç Ajansı’nın (EMA) potansiyel onay için AMX0035’i incelemeyi kabul ettiği açıklandı.
13 Haziran 2022’de Health Canada’nın, devam eden PHOENIX Faz 3 klinik denemesinde koşullardan birinin güvenlik ve etkililik onayını içerdiği Koşullara Uygunluk Bildirimi (NOC/c) yolu aracılığıyla AMX0035’i ALBRIOZA olarak onayladığı açıklandı. Kanada, dünyanın herhangi bir yerinde düzenleyici onayı alan ilk ülke olduğundan, topluluğun herhangi bir erişim potansiyelini anlamasına yardımcı olmak için düzenli olarak güncellenen bir SSS mevcuttur.
Ek Bilgiler
a) TUDCA klinik araştırması
AMX0035’teki bileşiklerden biri olan TUDCA, TRICALS girişimi tarafından desteklenen Avrupa’daki 9 tesiste 440 katılımcıyla tek başına bir faz 3 klinik denemesindedir. Bu denemede, TUDCA günde iki kez oral dozlama ile 18 ay boyunca test edilecektir. TUDCA’nın 54 hafta boyunca hastalık ilerlemesini olumlu yönde etkileyebileceğini öne süren küçük bir 2. faz İtalyan klinik araştırması, 2016’da burada yayınlandı.
b) Sodyum fenilbutirat klinik deneyi
Sodyum fenilbutirat, NEALS konsorsiyumu tarafından küçük bir klinik deneyde değerlendirildi ve 2009’da burada yayınlandı. Güvenli ve tolere edilebilir olarak kabul edildi, ancak hastalığın ilerlemesi üzerindeki bir etkiyi belirlemek için tasarlanmamıştı.
Her iki bileşik de klinik öncesi hayvan modellerinde hastalık seyrini değiştirmede bir miktar başarı göstermiştir.
Kendi kendine tedavi için önlemler
Sodyum fenilbütirat, bazı ülkelerde üre döngüsü bozukluklarını tedavi etmek için onaylanmış reçeteyle mevcuttur. TUDCA, birçok formda ve çeşitli eklerin bir parçası olarak tezgahta yaygın olarak bulunur. Bunları ayrı ayrı almanın AMX0035 ile aynı etkiye sahip olup olmayacağı veya etkiyi artıran kombinasyon olup olmadığı bilinmemektedir. Ayrıca, tezgah üstü TUDCA ve sodyum fenilbutirat kaynaklarının herhangi birinin saflığının veya aktif bileşik seviyesinin ne olacağı bilinmemektedir.
Özet
Mevcut kanıtlar göz önüne alındığında, CENTAUR Faz 2 klinik araştırmasının ilk sonuçlarının, akran tarafından gözden geçirildiği ve iyi tasarlanmış bir klinik araştırmada elde edildiği için umut verici olduğu, ancak aynı zamanda öğrenilmesi gereken daha çok şeyin olduğu SAC’nin görüşüdür. AMX0035’in ALS/MND’deki etkisi. Deneme yazarları, bu bulguların “daha uzun ve daha büyük denemelerde” teyit edilmesi gerektiğini vurguluyor ve SAC, ALS/MND ile yaşayan insanlar için güvenli ve etkili tedavilere acil ihtiyaç duyulması için kritik bilimsel titizliği empatiyle dengeleyen bir yaklaşımı teşvik etti.
O zamandan beri Amylyx, Faz 2’nin sonuçlarını doğrulamak amacıyla Faz 3 PHOENIX klinik araştırmasını başlattı ve çeşitli bölgelerde, özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve Kanada’da onay olasılığını araştırdı. SAC, herhangi bir üye kuruluşu, ülkeleri veya bölgeleri için herhangi bir plan olup olmadığını öğrenmek için doğrudan şirkete ulaşmaya teşvik eder. SAC, Amylyx’in sonraki adımları hakkında bilgi edindikçe İttifak’ı bilgilendirmeye devam edecektir.
Kendi kendine tedavi rejimleriyle ilgili olarak, SAC, bireyleri düşünmeden önce ALS doktorlarıyla konuşmaları için şiddetle teşvik eder. Bu umut verici sonuçlar, yalnızca AMX0035’te test edilen konsantrasyonlarda ve saflıkta bileşik PB ve TUDCA ile ilgilidir.
Uluslararası ALS/MND Dernekleri Birliği Bilimsel Tavsiye Komitesi (SAC) raporu
Masitinib, makrofaj ve mast hücre proliferasyonunu inhibe edebilen, aynı zamanda apoptozlarını uyarabilen ve böylece nöroinflamatuar yanıtı azaltabilen bir oral tirozin kinaz inhibitörüdür. ALS/MND’nin klinik öncesi SOD1 sıçan modellerinde, felç başlangıcından yedi gün sonra masitinib ile tedavi, hastalığın ilerlemesini yavaşlattı, mikroglozu azalttı ve sağkalımı %40 oranında uzattı.
2019’da yayınlanan bir faz 2/3 klinik denemesi, mastinibin ALS/MND’deki potansiyel etkinliğini değerlendirdi. Çalışma, ALSFRS-R kullanılarak 48 hafta boyunca 3,0 mg/kg/gün ve 4,5 mg/kg/gün olmak üzere iki doz masitinib ölçen çift kör, plasebo kontrollü bir çalışmaydı. 4.5 mg/kg/gün dozunda normal ilerleyiciler (ALSFRS-R’de <1.1 puan/ay düşüş) olarak beyan edilen bir birincil etkinlik popülasyonunun, plaseboya karşı anlamlı fayda sağladığı ve istatistiksel olarak anlamlı %27’lik bir işlevsel yavaşlama yaşadığı bildirildi. Aynı araştırmadan 2021’de yayınlanan bir hayatta kalma analizi, günde 4.5 mg/kg alan, başlangıç ALSFRS-R ilerleme hızı <1.1 puan/ay ve skoru <1.1 puan olan bir alt grupta plaseboya kıyasla her ALSFRS-R bileşeni için başlangıçta 2 veya daha fazla bir sağkalım avantajı göstermiştir.
Bu çalışmadan elde edilen ön veriler, bir faz 3 klinik araştırmaya devam etme kararını destekledi. Bu, şu anda üç kolda 495 katılımcı hedefiyle 13 ülkede 40’tan fazla tesiste 3 grup, plasebo, 4.5 mg/kg/gün ve 6.0 mg/kg/gün hasta kaydı yapıyor. Deneme, birincil sonuç olarak 48 hafta boyunca ALSFRS-R’yi, yaşam kalitesi ölçümü, progresyonsuz sağkalım, SVC, HHD ve ikincil sonuçlar olarak birleşik fonksiyon ve sağkalım değerlendirmesi (CAFS) ile ölçecektir. Bir önceki denemeden elde edilen verilere dayanarak, uygunluk, tarama sırasında ALSFRS-R’nin her bir maddesi için belirli bir ilerleme oranı ve belirli bir toplam ve alt puanlar gerektirecektir.
Masitinib, faz 2/3 çalışmasında makul güvenlik ve tolere edilebilirlik göstermiş olsa da, masitinib’i iskemik kalp hastalığı, otoimmün benzeri hepatit ve Stevens-Johnson Sendrom dahil çeşitli koşullarda test eden çeşitli çalışmalarda ciddi advers olaylar (yan etki) geçmişi olduğu da belirtilmelidir.. Araştırmanın tedavi kollarında ciddi advers olayların oranı daha yüksekti ve 4.5 mg/kg/gün dozundaki bireylerin üçte birinde doz azaltılmasını gerektiren advers olaylar görüldü. Haziran 2021’de, o zamandan beri kaldırılmış olan potansiyel iskemik kalp hastalığı riskini araştırmak için masitinibin dünya çapındaki klinik çalışmalarına gönüllü olarak ara verildiği duyuruldu. Bu bilgi, ALS/MND’deki potansiyel bir etkinin değerlendirilmesini göz ardı etmemeli, ancak tedavi eden hekimlerin bilmesi için önemlidir.
Kısa süre önce AB Science, Health Canada’nın Koşullara Uygunluk Bildirimi (NOC/C) politikası kapsamında ALS/MND tedavisinde masitinib için Yeni bir İlaç Gönderimini incelemeye başladığını duyurdu. Onaylanırsa, akademik ve klinik topluluğun, faz 2/3 çalışmasından elde edilen mevcut verilerin, faz 3 çalışma okuması gerçekleşene kadar ALS/MND’li kişilerin tedavisini garanti altına almak için yeterli olup olmadığını değerlendirmesi gerekir. İlk çalışmanın sonuçları, merak uyandırıcı olsa da, devam eden 3. aşama denemesini bilgilendirmek için güçlü ön verileri temsil eder, ancak bildirilen etkilerin tesadüften kaynaklanıp kaynaklanmadığını belirlemeyi zorlaştıran birkaç yönü vardır. Temel olmayan faz 2 veya 2/3 çalışmalarından elde edilen verilerin optimal faz 3 etkililik denemelerini tasarlamak için gerekli bilgileri sağlamasının beklendiği ve bu aşamada sonuçların güvenilirliğine ilişkin soruların bu duruma özgü olmadığı belirtilmelidir.
Özet
Mevcut kanıtlar göz önüne alındığında, masitinibin, ALS/MND progresyonu ve sağkalım üzerinde potansiyel bir etkiye işaret eden ön sonuçlara sahip ilgi çekici bir bileşik olduğu, ancak klinik ve akademik topluluğun mevcut verilerin doğru olup olmadığı konusunda çekinceleri olduğu SAC’nin (Bilimsel tavsiye komitesi) görüşüdür.
ALS/MND’de masitinibin herhangi bir etkisinin olup olmadığını belirlemek için devam eden faz 3 klinik araştırma gereklidir. Health Canada gibi düzenleyici kurumlar, mevcut verilere dayanarak masitinibin şartlı onayını verirse, daha fazla bilgi elde edilecektir. Ancak o zamana kadar, ALS/MND ile yaşayan kişilerin tedavisi için masitinibin kullanılmasını önermek için henüz bir neden yoktur.
Türk Nöroloji Derneği Nöromüsküler çalışma grubu ile ALS-MNH Derneğinin uluslararası çalışmaları ve iş birliği sonucunda Türkiye’den üç merkezin NEALS konsorsiyumuna yaptıkları üyelik başvuruları kabul edildi. Klinik çalışmaların ülkemizde başlatılması için ilk adım atılmış oldu.
Basın bültenini buradan indirebilirsiniz
İstanbul’dan İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji Bölümü (Prof. Dr. Yeşim Parman) ve Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji kliniği (Prof. Dr. Piraye Oflazer) Adana’dan Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji kliniği (Prof. Dr. Filiz Koç), Antalya’dan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji kliniği (Prof. Dr. Hilmi Uysal), Sağlık Bilimleri Üniversitesi Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji kliniği (Doç. Dr. Aylin Yaman) ortak tek merkez olmak üzere 1 Temmuz 2022 tarihi itibariyle NEALS üyeliğine kabul edilmişlerdir. Northwestern Üniversitesinden Doç. Dr. Hande Özdinler’e desteği için teşekkür ederiz.
Kuzeydoğu Amiyotrofik Lateral Skleroz Konsorsiyumu (Northeast ALS Consortium- NEALS) 1995 yılında Amiyotrofik Lateral Skleroz (ALS) ve Motor Nöron Hastalığı (MNH) konusundaki bilimsel gelişmeleri hızla klinik araştırmalara ve bu hastalığa sahip olan kişiler için yeni tedavilere dönüştürmek amacıyla kurulmuştur. NEALS’in Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere Kanada (5), Türkiye (3), Meksika (3), İtalya (2), Japonya (1), Avustralya (1), İsrail (1) gibi ülkelerdeki merkezleri içeren 130’dan fazla üyesi bulunmaktadır.
Konsorsiyum, üyelik başvurusunu ALS/MNH konusunda klinik deneyler yapacak her türlü alt yapıya sahip olmak, uzun yıllar bu konular üzerinde çalışmış ve çalışmaya devam eden alanda yetkin nöroloji uzmanları bulunmak koşulu ile sağlık kurumlarının üyelik başvurusunu kabul etmektedir.
Bir NEALS üyesi, ALS/MNH konusunda çalışmalar yapan bilim insanları ile ortak projeler yapmak, fikir alış verişinde bulunmak, klinik araştırmaların sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için gerekli her türlü eğitim ve sertifika programlarına katılma, konuyla ilgili klinik verilere, eğitim setlerine, yapılan çalışmaların içeriklerine erişebilme, yapacakları araştırmalara sponsor bulma, düzenli toplantılara katılma gibi pek çok avantaj yanı sıra konuyla ilgili araştırmalara kendi hastalarının katılmasını sağlama ve deneme ilaçlarına ücretsiz olarak erken erişim imkanı gibi avantajlara sahiptir.
- Kısaca bu iş birliği Türkiye’deki ALS hastalarının çalışmaya dahil edilme kriterlerini karşılama koşulu ile NEALS şemsiyesi altında yürütülen klinik araştırmalara katılma fırsatı yanı sıra geliştirilen ya da sahaya sürülmeye hazır ilaçlara erken erişimin kapısını aralayacaktır.
- Ancak bu durumun bugünden yarına olabilecek bir iş olmadığı, hedeflenen aşamaya gelebilmek için halen kat edilecek çok yolumuzun olduğu unutulmamalıdır.
- Bütün bu gelişmeleri yakalamak, olası tedavi seçeneklerine erişim için ayakta durmak, mücadele etmek ve yaşamak gereklidir. Bu nedenle zihinsel, ruhsal ve sosyal açıdan daha sağlıklı yaşayabilmek, kısacası hastaların yaşam kalitelerinin artırılması adına;
- Tüm hasta ve hasta yakınlarının her türlü sosyal güvenlik haklarının korunması, hasta yönetiminde kritik rol oynayan değişik disiplinlerden konuda yetkin hekimler, yardımcı sağlık personellerinin yetiştirilmesi ve hizmet içi eğitime tabi tutulması, hastalar için gerekli olan solunum, beslenme, iletişim sistemi (ADİS), mobilize olabilme konusunda gerekli her türlü cihazın ivedi temini hususunu kamuoyunun dikkatine sunarız.
ALS/MNH Hastalığı Hakkında
Amiyotrofik Lateral Skleroz, beyin ve omurilikte motor nöron ölümüne bağlı ilerleyici, ağrısız kas güçsüzlüğü ile karakterize nörodejeneratif bir hastalıktır. Klinikte, hastalığın başlangıç bölgesine göre değişik belirtiler izlenir. Bulbar başlangıçlı hastalığı olan kişilerde yüz, dil ve yutma kaslardaki güçsüzlüğe bağlı konuşma ve ardından yutma güçlüğü (dizartri ve disfaji), spinal başlangıçlı hastalığı olan kişilerde üst uzuv veya alt uzuvların alt kas gruplarında asimetrik güçsüzlük ile kendini gösterir. ALS’nin pür motor hastalık olduğu kavramı artık terk edilmiştir. Aslında, hastaların %50’sinde bilişsel işlev bozukluğunun ve hastaların %15’inde frontotemporal demansın meydana geldiği yıllardır bilinmektedir. Bu nedenle motor olmayan semptomlar, davranış değişiklikleri ve bilişsel etkilenme de dahil olmak üzere klinik sunum önemli farklılıklar gösterir.
ALS genellikle ailede hastalık öyküsü olmaksızın (sporadik ALS) ortaya çıkar, ancak hastaların %5-15’inde genetik kalıtım (ailesel ALS) söz konusudur. Ailesel formda hastalık genellikle otozomal dominant olarak kalıtılır. Hastalığa neden olan en yaygın gen mutasyonları, C9ORF72 ve süperoksit dismutaz 1 (SOD 1) genlerindedir. Bu mutasyonların hastalığa nasıl neden olduğu konusu halen araştırmacıların ilgi odağıdır.
Çok sebepli bir hastalık olması sebebiyle günümüzde tedavisi bulunmamaktadır. FDA onayı almış hali hazırda Riluzol (ağız yoluyla verilir) ve Edaravone (damar içine verilir) olmak üzere iki ilaç bulunmaktadır. Her iki ilacın hastalığın gidişatı üzerine olan etkisi tartışmalıdır. Hastalığın tedavisine yönelik çalışmalar bireysel, kurumsal, hükümetler nezdinde devam etmektedir.
ALS hastalığında iyi bir tıbbi bakım, solunum ve beslenme desteği ve ALS hastasına bakım verenler, aile bireylerinin sosyal ve ekonomik desteklenmesi çok önemlidir.
Türkiye’de 8-10 bin civarında, Dünyada 450.000 civarında ALS hastası olduğu tahmin edilmektedir.
ALS’li hastalar için hastalığın ilk bir yılında ultra yüksek doz metilkobalamin etkinliğini ve güvenliği araştırıldı.
Metilkobalamin (50 mg doz) veya plasebo 16 hafta boyunca haftada iki kez intramüsküler enjeksiyon yoluyla verildi.
Bu randomize klinik araştırmanın sonuçları, ultra yüksek doz metilkobalamin’in erken evre ALS’li hastalarda fonksiyonel düşüşü yavaşlatmada ve orta ilerleme hızında etkili olduğunu ve 16 haftalık tedavi süresi boyunca kullanımının güvenli olduğunu gösterdi.
Metilkobalamin nedir?
B12 Vitamini Batı tıbbında neredeyse 100 yıldır insanlar ve diğer memeliler için temel bir besin maddesi olarak bilinmektedir. İnsanlar dahil memeliler B12’yi sentezleyemezler ve besin kaynaklarına bağımlıdırlar. B12, prokaryotlar (bakteri ve Archea gibi organize bir çekirdeğe sahip olmayan hücreler) tarafından kolayca sentezlenir. Çok az sayıda ökaryot (organize çekirdeğe sahip hücreler) B12’yi sentezleyebilir. İnsanlar için B12 besin kaynağı hayvansal gıdalardır. Hayvanlar ise bunu Gastro intestinal (GI) sistemlerindeki bakterilerden veya etçil ise diğer hayvanları yemekten alırlar.
İnsanlarda, mikrobiyom adı verilen alt GI yolundaki bakteriler B12’yi sentezleyebilir, ancak insanlar B12’yi bakterilerin bulunduğu alt GI yolunda değil üst GI yolundan alır. Hayvan kasından veya karaciğerinden, belirli bitkilerden veya kimyasal takviyelerden alınan B12, üst bağırsaktan B12 emilimi için gerekli olan, (intrinsic factor) içsel faktör olarak bilinen bir proteine bağlanır. İntrinsik faktör midedeki spesifik hücreler tarafından yapılır, bu nedenle midenin o bölümünün cerrahi olarak çıkarılması veya intrinsik faktör yapan hücrelere veya intrinsik faktörün kendisine karşı yönlendirilen antikorlar B12 eksikliği durumlarına yol açabilir. IM veya IV B12 enjeksiyonları, bağırsaktan emiliminin karmaşıklığını atlar.
Diğer vitaminlerde olduğu gibi, eksiklik durumları ilk fark edilenler olmuştur ve B12’nin mevcut “terapötik seviyeleri”, eksikliğin önlenmesine dayalı olarak belirlenmektedir. Bu, çok yüksek seviyelerde B12 veya diğer vitaminlerden elde edilebilecek potansiyel faydalarla aynı değildir
Bu faydalar neler olabilir?
B12’nin vücuttaki ana etkisi, küçük moleküller, protein veya DNA gibi varlıklara bir metil grubunun (-CH3) eklendiği düzinelerce “metilasyon reaksiyonunu” teşvik etmektir. Bu metilasyon reaksiyonları normal fizyoloji için gereklidir ve normal olarak sentezlenen ve kimyasal olarak uzaklaştırılan nörotoksin homosisteinin kimyasal detoksifikasyonunu içerir. Yüksek homosistein seviyeleri vasküler hastalığa neden olur, nöronları öldürebilir ve azalmış biliş ile ilişkili gibi görünmektedir. ALS hastalarında, kan homosistein seviyeleri, ALS fiziksel fonksiyon seviyesi ile koreledir. Folik asit ve metabolitleri ile çalışan B12, homosisteini toksik olmayan amino asit metionine dönüştürür. Bu nedenle, yüksek B12 dozu, kan ve sinir sistemindeki homosistein düzeylerini düşürmeye hizmet edebilir
Bir diğer önemli metilasyon reaksiyonu, metil gruplarının DNA’ya, özellikle sitozin (C)’ye, arka arkaya birçok sitozinin metillendiği “CpG adaları” olarak adlandırılan ilavesidir. Bu metilasyon reaksiyonları, genlerimizin nasıl ifade edildiğini ve proteinlere nasıl dönüştürüldüğünü kontrol edebilir. Bu DNA metilasyonu, diğer ara maddeleri kullanmasına rağmen, nihayetinde B12’den türetilir. Yüksek B12 dozunun DNA’nın “metilomunu” değiştirip değiştirmediği henüz bilinmiyor.
B12 tedavisinin ALS hastalarına nasıl yardımcı olabileceğine dair başka biyokimyasal açıklamalar olabilir.
Haziran 10, 2022
AKAVA Therapeutics’in deneysel tedavisi AKV9, daha önceki ismiyle NU-9, fareler üzerinde yapılan deneylerde laboratuvar ortamında geliştirilmiş üst motor nöronların sağlığını iyileştirmede amyotrofik lateral skleroz (ALS) için daha önce onaylanmış tedavilere üstünlük gösterdi.
Üst motor nöronlar, istemli hareketi kontrol eden ve ALS’li kişilerde aşamalı olarak ölen iki özelleşmiş sinir hücresinden biridir; diğer tip alt motor nöronlardır.
AKV9’un faydaları, AKV9’dan farklı etki mekanizmalara sahip daha önce onaylanmış tedavilerle karşılaştırıldığında her birinden büyük olduğu kaydedildi.
Araştırmacılar, bu bulguların klinik öncesi umut verici verilerle birlikte, AKV9’u ALS için potansiyel olarak etkili bir tedavi olarak vurguladığını ve standart tedavi ile birleştirildiğinde hastalar için daha da faydalı olabileceğini belirtti.
Bilimsel Raporlar (Scientific Reports ) dergisinde “NU-9, özellikle riluzol veya edaravon ile kombinasyonu halinde hSOD1G93A fare üst motor nöronlarının sağlığını laboratuar ortamında daha etkin olarak iyileştirir” isimli makale yayınlandı.
ALS, beyinden omuriliğe gönüllü hareket sinyalleri taşıyan sinir hücreleri olan üst motor nöronların ve bu sinyalleri omurilikten kaslara gönderen alt motor nöronların ilerleyici ölümüyle oluşur.
Hücre hasarı, tipik olarak, belirli proteinlerin (en yaygın olarak SOD1 ve TDP-43) toksik birikmesi ve kümelenmesi ve motor nöronlardaki mitokondri ve endoplazmik retikulumdaki (ER) problemlerle karakterize edilir. Mitokondri, hücrelerin güç merkezleridir, ER ise protein üretimi, modifikasyonu ve taşınması ile ilgili hücresel bir organeldir.
Araştırmacılar, “Bugüne kadar klinik deneylerdeki bileşiklerin hiçbiri hastalıklı üst motor nöronların (UMN’ler) sağlığını iyileştirmek için test edilmedi” diye yazdı ve ayrıca “UMN (üst motor nöron) sağlığını içeren klinik öncesi tahliller geliştirmeye acil bir ihtiyaç olduğunu belirtti.”
AKV9, daha önce laboratuvarda yetiştirilen hücrelerde SOD1 kümelenmesini azalttığı, düşük toksisiteye sahip olduğu ve kan-beyin bariyerini geçtiği gösterilen bir bileşiktir. Bu oldukça seçici beyin bariyeri, kan dolaşımından hangi maddelerin CNS’ye (merkezi sinir sistemi) erişebileceğini sıkı bir şekilde düzenler ve bu koruyucu bariyeri geçmek, CNS’yi hedefleyen tedaviler için genellikle bir zorluktur.
Northwestern Üniversitesi Feinberg Tıp Fakültesi’nde nöroloji doçenti olan PhD, P. Hande Özdinler ve deneysel ALS tedavisini icat eden ve daha sonra AKAVA’yı kuran Richard B. Silverman tarafından yürütülen ek araştırmalar, ALS’nin fare modellerinde, üst motor nöronların hasarını tersine çevirerek AKV9’un iki farklı motor fonksiyonunu iyileştirdiğini gösterdi.
Bu, ALS modellerinde hastalıklı üst motor nöronların sağlığını iyileştirdiği gösterilen ilk bileşikti. Bu faydalara, bu hücrelerde mitokondri ve ER’nin yapısı ve bütünlüğündeki gelişmeler eşlik etti.
Şimdi, Silverman, Özdinler ve meslektaşları, AKV9’un bir fare modelinde SOD1 ile ilişkili ALS için üst motor nöronların sağlığını iyileştirmede FDA onaylı ALS tedavilerinden – riluzol (Rilutek, Tiglutik, Exservan) ve Radicava dan (edaravone) daha üstün olup olmadığını değerlendiriyor.
Çünkü AKV9 onaylanmış tedavilere göre daha farklı bir etki mekanizmaya sahip, AKV9’u bu tedavilerle birleştirmenin daha fazla fayda sağlayıp sağlamadığını da ayrıca değerlendirmekteler.
Ekip ilk olarak, üst motor nöronlarının kolayca tanımlanabilmeleri, analiz edilebilmeleri ve sayılabilmesi için bir floresan protein ürettiği bir SOD1-ALS fare modeli geliştirdi. Esas olarak hareketten sorumlu beyin bölgesi olan hayvanların motor korteksinin dilimleri laboratuarda büyütüldü ve optimal dozajın ardından CNS’de tespit edilen dozlarda her iki terapi ile tedavi edildi.
Üst motor nöron sağlığı daha sonra, genellikle ALS’de azaltılan sinir liflerinin veya aksonlarının uzunluğu ve dallanması/arborizasyonu yoluyla değerlendirildi.
Sonuçlar, üç tedavinin de UMN’nin aksonal uzunluğunu ve dallanma/arborizasyonunu arttırdığını, ancak bu etkilerin AKV9 ile daha belirgin olduğunu gösterdi. Özellikle, AKV9’un Riluzol veya Radicava ile birleştirilmesi, tek başına herhangi bir ilaçla görülenlerden daha da büyük etkilere yol açtı.
Araştırmacılar, “NU-9’un varlığında, hastalıklı UMN’lerin sadece daha uzun aksonları uzatmakla kalmayıp, aynı zamanda UMN’lerin hedeflerini tanıması ve innerve etmesi için önemli olan bir özellik olan artan dallanma ve ağaçlandırma sergilediklerini” vurguladı.
Özdinler bir basın açıklamasında, ALS’de bir tedavinin etkili olması için “bu ilacın akson büyümesini ve akson sağlığını iyileştirmesi önemlidir. Bu, beyin ve omuriliği birbirine bağlamak ve hastalarda dejenere olan motor nöron devrelerini canlandırmak için çok önemlidir.” dedi.
Şirket şu anda, insan üzerinde ilk klinik deneylerde tedaviyi test etme izni için ABD Gıda ve İlaç İdaresi’ne bir talep göndermek için gereken ek hayvan güvenliği çalışmalarını yürütüyor.
Silverman, “Her şey yolunda giderse, 2023’ün başlarında Faz 1 klinik çalışmasına sağlıklı gönüllülerle başlamayı umuyoruz” dedi.
Bu araştırma onaylanır ve beklenen tarihte yapılırsa, ALS’li kişilerde Faz 2 klinik araştırması 2024’ün başlarında başlayabilir
Çeviri: Didem Dengiz Karasu